NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ عَمْرِو
بْنِ عَطَاءٍ
قَالَ ابْنُ
الْعَلَاءِ
ابْنِ
عَلْقَمَةَ
بْنِ عَيَّاشٍ
عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ سَلَمَةَ
بْنِ صَخْرٍ
قَالَ ابْنُ
الْعَلَاءِ
الْبَيَاضِيُّ
قَالَ كُنْتُ
امْرَأً أُصِيبُ
مِنْ
النِّسَاءِ
مَا لَا
يُصِيبُ غَيْرِي
فَلَمَّا
دَخَلَ
شَهْرُ
رَمَضَانَ
خِفْتُ أَنْ
أُصِيبَ مِنْ
امْرَأَتِي
شَيْئًا
يُتَابَعُ بِي
حَتَّى
أُصْبِحَ
فَظَاهَرْتُ
مِنْهَا حَتَّى
يَنْسَلِخَ
شَهْرُ
رَمَضَانَ
فَبَيْنَا
هِيَ
تَخْدُمُنِي
ذَاتَ
لَيْلَةٍ إِذْ
تَكَشَّفَ
لِي مِنْهَا
شَيْءٌ
فَلَمْ أَلْبَثْ
أَنْ نَزَوْتُ
عَلَيْهَا
فَلَمَّا
أَصْبَحْتُ
خَرَجْتُ
إِلَى
قَوْمِي
فَأَخْبَرْتُهُمْ
الْخَبَرَ
وَقُلْتُ
امْشُوا
مَعِي إِلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالُوا لَا
وَاللَّهِ
فَانْطَلَقْتُ
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَخْبَرْتُهُ
فَقَالَ
أَنْتَ
بِذَاكَ يَا
سَلَمَةُ
قُلْتُ أَنَا
بِذَاكَ يَا
رَسُولَ اللَّهِ
مَرَّتَيْنِ
وَأَنَا
صَابِرٌ
لِأَمْرِ
اللَّهِ
فَاحْكُمْ
فِيَّ مَا
أَرَاكَ اللَّهُ
قَالَ
حَرِّرْ
رَقَبَةً
قُلْتُ وَالَّذِي
بَعَثَكَ
بِالْحَقِّ
مَا أَمْلِكُ رَقَبَةً
غَيْرَهَا
وَضَرَبْتُ
صَفْحَةَ
رَقَبَتِي
قَالَ فَصُمْ
شَهْرَيْنِ
مُتَتَابِعَيْنِ
قَالَ وَهَلْ
أَصَبْتُ
الَّذِي
أَصَبْتُ
إِلَّا مِنْ
الصِّيَامِ
قَالَ
فَأَطْعِمْ
وَسْقًا مِنْ
تَمْرٍ
بَيْنَ
سِتِّينَ
مِسْكِينًا
قُلْتُ
وَالَّذِي
بَعَثَكَ
بِالْحَقِّ لَقَدْ
بِتْنَا وَحْشَيْنِ
مَا لَنَا
طَعَامٌ
قَالَ
فَانْطَلِقْ
إِلَى
صَاحِبِ
صَدَقَةِ
بَنِي
زُرَيْقٍ فَلْيَدْفَعْهَا
إِلَيْكَ
فَأَطْعِمْ
سِتِّينَ
مِسْكِينًا
وَسْقًا مِنْ
تَمْرٍ وَكُلْ
أَنْتَ
وَعِيَالُكَ
بَقِيَّتَهَا
فَرَجَعْتُ
إِلَى
قَوْمِي
فَقُلْتُ
وَجَدْتُ
عِنْدَكُمْ
الضِّيقَ
وَسُوءَ
الرَّأْيِ
وَوَجَدْتُ
عِنْدَ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
السَّعَةَ
وَحُسْنَ
الرَّأْيِ
وَقَدْ
أَمَرَنِي
أَوْ أَمَرَ
لِي
بِصَدَقَتِكُمْ
زَادَ ابْنُ
الْعَلَاءِ
قَالَ ابْنُ
إِدْرِيسَ
بَيَاضَةُ
بَطْنٌ مِنْ
بَنِي زُرَيْقٍ
İbnü'l-AIa el-Beyadî
dedi ki:
Ben kadınlarla kimsenin
gücünün yetmeyeceği kadar (çok) temasta bulunabilen (şehvetli) bir adamdım.
Ramazan ayı girince bana zarar gelecek bir şekilde karıma yaklaşmaktan ve
nihayet (o şekilde) sabahlamaktan korktum da Ramazan ayı çıkıncaya kadar
karımdan ziharda bulundum. Bir gece bana hizmet edip dururken birdenbire
vücudunun bir kısmı açılıverdi. (Bunun üzerine) ona yaklaşmaktan kendimi
alıkoyamadım. Sabah olunca çıktım kavmime (uğradım) ve olayı onlara anlattım
ve;
Haydi Rasûlullah
(s.a.v.)'e gidelim, dedim;
Hayır vallahi olmaz,
dediler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.)'e varıp durumu anlattım;
"Sen mi bu işi
yaptın ey Seleme?" buyurdu. Ben de iki defa;
Bunu ben yaptım ya Rasûlallah,
dedim (ve şunları ilâve ettim), ve ben Allah'ın emrine sabrederim benim
hakkımda Allah'ın sana bildirdiği şekilde hüküm ver. diyerek sözlerimi
bitirdim. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de);
"Bir köle azad
et" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen
Zat'a yemin ederim ki (şu nefsimden ) başka bir köleyi azad etmeye gücüm
yetmez, dedim ve boynumun üzerine vurdum. (Bunun üzerine);
"İki ay üst üste
oruç tut" buyurdu (ben de) dedi(m ki);
Benim şu başıma gelen
ancak oruç yüzünden geldi. (Bunun üzerine)
"(Öyleyse) altmış
fakire bir vesk hurma yedir" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen
için (elimizde) hiç yiyecek yoktur, dedim. Bunun üzerine;
"Sen Züreyk
oğullarının sadakasını toplayan memur'a git o da sadakayı sana versin sen de
yoksullara 60 vesk hurma ver ve kalanını da ailenle birlikte ye" buyurdu.
Bunun üzerine kavmime döndüm ve onlara;
Sizin yanınızda darlık
ve kötü düşünce(ler)le karşılaşmışken Peygamber (s.a.v.)'in yanında genişlik ve
güzel düşünce(ler) buldum. Sizin sadakalarınızın bana verilmesini emretti"
dedim.
(Bu hadîse) İbn el-A'Ia
(şu sözleri) ilave etti;
"İbn İdris,
Beyade'nin Züreyk oğullarından bîr kol olduğunu söyledi."
İzah:
İbn Mâce, talak;
Tirmizî, talak; Ahmed b. Hanbel, VI, 411; Darimî, talak 9.
Zihar bir kimsenin
kendi zevcesini veya onun boynunu veya yarı, üçte bir gibi vücudundan bir kısmı
kendisine nikâhı ebediyyen haram olan bir kadına veya onun bakılması caiz olmayan
bir organına benzetmek demektir. Böyle bir benzetme yapan şahsa
"müzahir", kendisine benzetilen kadına da "müzaherun bina"
denilir. "Sen bana veya bence anamın arkası gibisin", "ben sana
müzahirim", "ben sana zihar ettim" "senin başın" veya
"yarım tarafın validemin arkası gibidir" sözlerini sarf etmek gibi.
"Senin elin veya ayağın annemin sırtı gibidir" sözleriyle ise, zihar
vücuda gelmez.[Ö. N. Bilmen, Hukuk-i Islamiyye ve Istılahat-i Fıkhıyye Kamusu,
II, 310, 312.]
Bu şekilde yeminin
hükmü, erkek keffâret vermedikçe karısının kendisine haram olmasıdır. Keffâret
vermedikçe karısını öpemez, okşayamaz ve onunla münâsebette bulunamaz. Zihar
halinde nikah devam eder.
Ziharın keffâreti ise,
bir köle azad etmek, gücü yetmiyorsa aralıksız altmış gün oruç tutmak, ona da
gücü yetmiyorsa, sabahlı akşamlı altmış fakiri doyurmaktır.[Mücâdele 3,4.]